Notice: Undefined variable: grid_data in /home/u8284090/sen.av.tr/assets/php/function.php on line 84

Prof. Dr. Ersan Şen

Taner Akıncı


Notice: Undefined variable: grid_data in /home/u8284090/sen.av.tr/assets/php/function.php on line 84

Cumhuriyet Savcısının Tutuklama Kararının Geri Alınmasını İstemesi

02.10.2025 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Taner Akıncı

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu madde 103/1’de Cumhuriyet savcısının; şüphelinin adli kontrol altına alınarak serbest bırakılmasını sulh ceza hakiminden isteyebileceği, aynı maddenin 2. fıkrasında, adli kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanaatine varması halinde, şüpheliyi re’sen serbest bırakacağı hükme bağlanmıştır.

Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince; kişilerin anayasal haklarının teminatı açısından adli kontrol, arama, elkoyma gibi hususlarda hakim kararı gerekmekte ise de, soruşturma evresi Cumhuriyet savcısı tarafından yürütülür. Sulh ceza hakimi; Cumhuriyet savcısının talebi olmaksızın tutuklama kararı veya adli kontrol kararı veremeyeceği gibi, istisnai olarak aksi yönde kararlara rastlanmakla birlikte talepten fazlasına da hükmedemez. Örnek verilecek olursa, 109/3-j maddesi gereğince konutunu terk etmeme adli kontrolü talep edilen şüphelinin tutuklanmasına karar veremez. Cumhuriyet savcısı; şüphelinin haftanın veya ayın belirli günlerinde imza vermek suretiyle adli kontrol tedbirine tabi tutulmasını istediğinde, sulh ceza hakiminin bu talebi reddetme yetkisi olduğu halde, bu tedbirle eşit olmayan konutu terk etmeme tedbirini tatbik etmesi hukuka uygun olmayacaktır.

Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının talebi üzerine sulh ceza hakimi tarafından tutuklanan şüphelinin tutukluluk hali, CMK m.108/1’de öngörülen sürelerde re’sen inceleneceği gibi, talep halinde de ayrıca değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Tutuklama şartlarının ortadan kalktığı kanaati oluştuğu takdirde sulh ceza hakiminin herhangi bir adli kontrole hükmetmeden şüphelinin serbest bırakılmasına karar vermesi; tutuklama şartları var olmakla birlikte artık tutuklamanın ölçüsüz olacağı, adli kontrol uygulanmasının yeterli olacağı kanaati oluşursa da uygun görülecek adli kontrol tedbirine hükmederek şüpheliyi salıvermesi gereklidir.

Uygulamada karşılaşılan sorunlardan birisi; Cumhuriyet savcısının, herhangi bir adli kontrol talebi olmaksızın, şüphelinin salıverilmesini sulh ceza hakiminden istemesi halinde ortaya çıkmaktadır. Uygulama birliği bulunmamakla birlikte sulh ceza hakimleri bu durumda; çoğunlukla CMK m.103/2 gereğince şüpheliyi salıverme yetkisi bulunan Cumhuriyet savcısının bu yetkiyi kullanmayıp, sulh ceza hakiminden karar istemesini uygun görmeyerek, talebi reddetmektedir. Biz de, artık tutukluluk şartlarının ortadan kalktığını düşünen Cumhuriyet savcısının re’sen veya şüphelinin talebi üzerine salıverme yetkisi bulunduğundan, bu kararı sulh ceza hakiminden isteyemeyeceği kanaatindeyiz.

Uygulamada karşılaşılan diğer bir sorun ise yazımızın asıl konusunu oluşturmaktadır. CMK m.103/1 gereğince Cumhuriyet savcısının; şüphelinin adli kontrol altına alınarak serbest bırakılmasını sulh ceza hakiminden istediği hallerde, sulh ceza hakiminin m.103/2’yi gerekçe göstererek salıverme kararı vermemesi, tutukluluk ortadan kalkmadığı için adli kontrole de hükmetmemesi doğru mudur? Sulh ceza hakiminin; m.103/2 gereğince Cumhuriyet savcısı tarafından salıverildikten sonra şüpheli hakkında adli kontrole hükmedebileceğini ileri sürmesi, sonuçları bakımından sakıncalı olduğu gibi, Yasaya da uygun değildir. Gerçekten her ne kadar Cumhuriyet savcısının yetkisi dahilinde de olsa, şüphelinin adli kontrol uygulanmaksızın salıverilmesi bazı sakıncalara yol açabilir. Serbest bırakılma ile adli kontrol kararı verilmesi arasında geçecek olan sürede soruşturmanın akıbetine zarar verecek haller oluşturulabileceği gibi, şüphelinin kaçması da mümkündür. Bunun yanında bu şekildeki bir uygulama Yasaya da aykırıdır; zira CMK m.103/1, adli kontrol altına alınarak serbest bırakılmasını Cumhuriyet savcısının sulh ceza hakiminden isteyebileceğini açıkça düzenlemiştir. Bu durumda; tutuklama şartlarının devam ettiğini, adli kontrol tedbirlerinin de yetersiz kalacağını gerekçe göstererek sulh ceza hakiminin talebi reddetmesi mümkün olmamalıdır. Kanun koyucu soruşturma evresinde şüphelinin salıverilmesi yetkisini herhangi bir makamın onayına tabi tutmaksızın Cumhuriyet savcısına vermiştir. Cumhuriyet savcısının şüphelinin salıverilmesi takdirine sulh ceza hakiminin müdahale etmemesi, tutuklama şartlarının varlığı halinde talep gibi şüphelinin salıverilmesine ve adli kontrol altına alınmasına karar vermesi gereklidir. Bu sırada tutuklama şartlarının ortadan kalktığı kanaati oluşursa, sulh ceza hakimi adli kontrol talebini reddedip salıverme işleminin de Cumhuriyet savcısı tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğinden bahisle dosyayı ve talebi iade etmemeli, adli kontrole de hükmetmeksizin şüphelinin salıverilmesine karar vermelidir.

Soruşturma aşamasında henüz şüpheli hakkında iddianame düzenlenip dava açılmamıştır, adı üzerinde “sanık” veya “suçlu” olduğu düşünülmektedir. Tutukluluk gibi ağır bir tedbir uygulanmakta olan şüphelinin özgürlüğü bu aşamada farklı yorumlara ve kişisel kaprislere feda edilmemelidir. Bu konuda yasal düzenlemeye gerek bulunmadığı, Yasa hükmünün yeterince açık olduğu kanaatinde olduğumuzu, bu nedenle uygulama farklılıklarının bir an önce giderilmesi gerektiğini ifade etmek isteriz.

Belirtmeliyiz ki; soruşturma aşamasında “şüpheli” sıfatına sahip olan ve henüz hakkında iddianame de düzenlenmeyen şüphelinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının korunması, “son çare” niteliği taşıyan tutuklama tedbirinin yasal şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin her bir şüpheli yönünden ayrı ayrı incelenmesi, bu tedbirin tatbiki halinde somut hukuki ve fiili gerekçelerinin kararda gösterilmesi, yaşlılık, hastalık, uzun tutukluluk veya suça ilişkin ceza ile orantılılık gözetilerek, öncelikle tutuklama tedbiri yerine onunla aynı şartları haiz adli kontrol tedbirinin düşünülmesi, adli kontrol tedbirinin de şüphelinin lehine değişen durumlar gözetilerek değerlendirilmesi, tutuklama tedbirinin elzem olduğu durumda, “mahkum” veya “hükümlü” olarak nitelendirilemeyecek “şüpheli” sıfatından dolayı kişinin; kapalı infaz kurumlarında tutulması yerine, suçsuzluk/masumiyet karinesi altında soruşturulan şüphelinin tevkifevi/tutukevi olarak adlandırılan yerlerde veya açık ceza infaz kurumuna yakın özelliklere sahip, adalet kaçma ve delil karartma ihtimallerinin önüne geçildiği müesseselerde tutuklama tedbirinin amacına uygun düşecek gereklilikte tutulması isabetli olacaktır.