Notice: Undefined variable: grid_data in /home/u8284090/sen.av.tr/assets/php/function.php on line 84

Prof. Dr. Ersan Şen

Alperen Gözükan


Notice: Undefined variable: grid_data in /home/u8284090/sen.av.tr/assets/php/function.php on line 84

Karekodu Bulunmayan Çekin Ceza Sorumluluğu

08.11.2025 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen Gözükan

Bu yazımızda; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.780/1-h uyarınca çekte bulunması zorunlu olan karekodun bulunmadığı çek düzenlenmesinin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.210/1’in atfı ile TCK m.204/1’e göre resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturup oluşturmayacağı değerlendirilecektir.

  1. Çekin Unsuru Olan “Karekod”

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.780’de çekte bulunması gereken unsurlar sıralanmıştır[1]. 09.09.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6728 sayılı Kanunun 70. maddesi ile karekod, çekin zorunlu unsuru olarak kabul edilmiştir. TTK m.781/1’e göre; çekte karekodun bulunmaması, çekin “kıymetli belge” sayılmamasına yol açacaktır. Çekin yabancı banka tarafından bastırılması halinde ise, karekodun bulunmaması çekin geçerliliğini etkileyemeyecektir (TTK m.781/3).

6728 sayılı Kanunun 72. maddesi ile 6102 sayılı Kanuna eklenen geçici m.11’e göre; “31.12.2016 tarihinden sonra bankalarca çek hesabı sahiplerine 780. maddeye bu Kanunla eklenen hüküm gereğince bulunması gereken karekod ve seri numarası unsurlarını içermeyen çek yaprağı verilemez. 31.12.2016 tarihinden önce basılan çeklerde bu unsurlar aranmaz”.

Sonuç olarak; Ülkemizde 30.12.2016 tarihinden itibaren düzenlenen çeklerde karekod bulunması zorunludur. Karekodun bulunmadığı bir senet, çek vasfını kazanamayacaktır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.210/1’e göre; “Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması halinde, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır”. Buna göre; aslında özel belge niteliğinde olan çek üzerinde gerçekleştirilen sahtecilik, resmi belgede sahtecilik olarak kabul edilmektedir. Çekin resmi belgede sahtecilik suçunun konusunu oluşturması için; hukuken zorunlu unsurlarını içermesi gerekir, aksi halde çek vasfını kazanmayan belgenin, TCK m.207 uyarınca özel belgede sahtecilik suçu kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

Yargıtay 21. Ceza Dairesi’nin 28.03.2016 tarihli, 2015/6895 E. ve 2016/2858 K. sayılı kararına göre; “Sanığın suça konu tamamen sahte olarak üretilmiş 21.500 TL bedelli çeki kullanmak suretiyle üzerine atılı resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddia olunmakla; suça konu belgenin bir kambiyo senedinin tüm unsurlarını taşıması halinde, aldatma yeteneğinin de bulunması koşuluyla ‘resmi belgede sahtecilik’ suçunu oluşturacağı, belgede bulunması gereken zorunlu unsurların eksikliği durumunda ise belgenin bir hukuki değer taşıması ve aldatma yeteneğinin bulunması koşuluyla ‘özel belgede sahtecilik’ suçunun oluşabileceği; somut olayda ise, çekte bulunması gereken zorunlu unsurlardan olan keşideci adının yasaya uygun şekilde yer almadığı ve bu nedenle, hukuki değer taşıdığında da kuşku bulunmayan belgenin ‘özel belgede sahtecilik’ suçuna konu olabileceği ancak dış görünüşü itibarıyla belgenin iğfal kabiliyetinin bulunmadığı mahkemece isabetle belirlendikten sonra, gerekçeli kararda bu konu hiç tartışılmaksızın sanki iğfal kabiliyeti varmış gibi bir kabulle sanık hakkında özel belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulmak suretiyle çelişkiye düşülmesi,” bozma sebebi olarak gösterilmiştir.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 21.02.2018 tarihli, 2016/535 E. ve 2018/1512 K. sayılı kararına göre; “Belgelerde sahtecilik suçlarında aldatıcılık niteliğinin bulunup bulunmadığının takdirinin hakime ait olduğu, kambiyo senetlerinde yapılan sahteciliğin resmi belgede yapılmış sayılabilmesi için ilgili kambiyo senedinin Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen zorunlu unsurları taşıması gerektiği, zorunlu unsurların eksikliği halinde belgenin özel belge niteliğinde olacağı,” açıklamalarında bulunulmuştur.

Dolayısıyla; çekte bulunması zorunlu olan karekodun bulunmaması, o belgeyi çek vasfından çıkaracak ve resmi belge hükmünde sayılmasını engelleyecektir. Bu durumda, gerçekleştirilen fiilin özel belgede sahtecilik suçunu oluşturup oluşturmayacağı değerlendirilmelidir.

  1. Karekodu bulunmayan çek sahtecilik suçuna konu olur mu?

TCK m.207’de yer alan “özel belgede sahtecilik” suçu birden çok seçimlik hareket ile işlenebilmektedir. Bu maddeye göre; “(1) Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Bir sahte özel belgeyi bu özelliğini bilerek kullanan kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır”.

Özel belgede sahtecilik suçunun oluşması için, belgenin bir hukuki ilişkide kullanılması zorunludur. Özel belgenin sahte olarak özel belgenin düzenlenmesi ve kullanılması fiilinde, aslında var olmayan bir özel belgenin üretilmesi gerekmektedir. Ortada, görünüş itibariyle tüm unsurları bulunan bir belgenin bulunması gerekir. Muhatabını gerçek bir belge olduğu konusunda aldatmaya uygun olmalıdır. Ancak belge düzenleyen olarak belirtilen kişi dışında bir kişi tarafından düzenlenmiştir. Gerçek bir özel belgede başkalarını aldatacak surette değişiklik yapılıp kullanılması fiilinde, mevcut bir özel belgede değişiklik yapılmaktadır. Belgede yapılan değişikliğin aldatıcı nitelikte olması gerekmektedir.

Özel belgede sahtecilik suçunun oluşabilmesi için failin; sadece özel belgeyi sahte olarak düzenlemesi veya gerçek bir özel belgeyi değiştirmesi yeterli olmayıp, sahte olarak düzenlediği veya değiştirdiği özel belgeyi kullanması da gerekir. Sahte olan bir özel belge kullanılmadıkça, özel belgede sahtecilik suçu oluşmaz. Nitekim TCK m.207/2’ye göre, “Bir sahte özel belgeyi bu özelliğini bilerek kullanan kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır”.  Özel belgeyi sahte olarak düzenlemeyen veya özel belgede değişikliğe gitmeyen, fakat özel belgenin sahte olduğunu bilerek kullanan fail de özel belgede sahtecilik suçunu işlemiş sayılır. Sahte olarak düzenlenen veya gerçek bir özel belgeyi değiştiren veya değiştirten fail sırf bu nedenle cezalandırılmaz, suça teşebbüs etmiş de sayılmaz, esasen özel belgede sahtecilik suçunun hazırlık hareketini icra etmiş olur. Sahte olan belge resmi ise, bu belge kullanılmadan da suç oluşur.

Her ne kadar kanun koyucu başkalarını aldatacak şekilde ibaresini, hem TCK m.204/1-2’de ve hem de m.207/1’de belgenin sahte olarak düzenlenmesi ile değil, gerçek bir belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi ile ilişkilendirilmiş gözükse de, sahte belgenin iğfal kabiliyetine sahip olup olmadığına dair inceleme bakımından, her iki seçimlik harekete konu belgenin başkalarını aldatma yeteneğine sahip olup olmadığına bakılmalıdır. Gerçi böyle bir sonuca hükümlerin lafzından varabilmek oldukça güçtür. TCK m.204/1’de düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçunun gerekçesine bakıldığında aynen, “Sahtelikten söz edebilmek için, düzenlenen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Başka bir değişle, sahteliğin beş duyuyla anlaşılabilir olmaması gerekir. Özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmek gerekir.” açıklamasına yer vermiştir. Resmi belgede sahtecilik suçunda yer alan bu gerekçe, özel belgede sahtecilik suçunun gerekçe kısmında yer almaktadır. Belirtmeliyiz ki gerekçe, madde hükmü gibi bağlayıcı değildir. Gerçekten de TCK m.204’ün ve m.207’nin lafzına bakıldığında, resmi veya özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren denildiğini görmekteyiz. Burada “veya” bağlacı kullanıldığından, iğfal kabiliyetinin suçların seçimlik hareketlerinden olan düzenleme veya düzenletme icra hareketinin kapsamadığı sonucuna varılabilir. Ancak uygulamada; sahtecilik suçlarının tüm seçimlik hareketleri yönünden, hakim tarafından belge üzerinde çıplak gözle yapılan incelemede sahteliğin hemen tespit edilememesi ve aldatma yeteneğinin bulunması halinde sahtecilik suçunun maddi unsurunun oluştuğu kabul edilmektedir.

Sahtecilik suçlarının oluşabilmesi için, failin muhatabını aldatacak bir belgenin düzenlenmesi gerekir. Yapılan sahtecilik, basit bir inceleme ile tespit edilebilir olmamalıdır. “İğfal kabiliyeti” kavramı; Kanun metninde açıkça yer almamakla birlikte, sahtecilik suçunun oluşması için gerekli bir unsurdur ve kanun koyucu tarafından başkalarını aldatacak şekilde ibaresi TCK m.204/1’de ve m.207/1’de yer almaktadır. Sahte belgenin başkalarını aldatma yeteneği olarak da bilinen iğfal kabiliyeti tespit edilmediği sürece, özel belgede sahtecilik suçunun oluşması mümkün değildir. İğfal kabiliyeti olmayan belgede, sahtecilik suçunun maddi unsurunun oluştuğundan bahsedilemez. Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre iğfal; “iğfal etmek” fiilinin isim halidir ve aldatma, kandırma, baştan çıkarma anlamına gelir.

TCK m.204’ün gerekçesinde; “Sahtelikten söz edebilmek için, düzenlenen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Başka bir deyişle, sahteliğin beş duyuyla anlaşılabilir olmaması gerekir. Özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmek gerekir.” ifadesine yer verilmiştir[2]. Belgenin iğfal veya aldatma kabiliyetini haiz olup olmadığı, somut olayın özelliklerine göre hakim tarafından belirlenmelidir.

Peki; çekte karekod yokluğu, iğfal veya aldatma yeteneği bakımından basit bir gözlemle anlaşılabilir eksiklik olarak değerlendirilebilir mi?

Çekte zorunlu unsur olan karekodun bulunmaması ilk bakışta, basit bir denetim veya inceleme ile tespit edilebilir olduğundan, bu durumda özel belgede sahtecilik suçunun oluştuğundan da söz edilemeyecektir. Üzerinde karekod bulunmayan bir çekin, muhatap bankaya sunulduğu durumda, içerik itibariyle gerçeğe uygun olan alacağın teminine dönük bir fiil icra edilmiş olabilir. Bu durumda, mesele hukuki ihtilaf olarak değerlendirilebilir. İçeriğin gerçek olmadığı durumda; yani sahte olduğunu bilinen bir çekin tahsili için bankaya sunulduğu ihtimalde, yine çekte karekod bulunmadığı için özel belgede sahtecilik gündeme gelmese de, nitelikli dolandırıcılık suçuna teşebbüs suçu gündeme gelebilir. Ancak bu durumda, dolandırıcılık suçunun oluşması için gereken hileli hareketin bulunmadığı, nitelikli yalanın somut olayda bulunmadığı söylenebilir. Hilenin nitelikli olduğu ve mağduru aldatmaya yeterli görüldüğü durumda, dolandırıcılık suçunun TCK m.159’da yer alan bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacını taşıyıp taşımadığına da ayrıca bakılmalıdır.

Yasa gereği zorunlu unsurları bulundurması gereken ve bulundurmadığı takdirde çek niteliği taşımayan belge yönünden, sahte olan bu belgenin ne kadar çeke benzediği iddia edilse de, suçun maddi unsuru yönünden TCK m.210/1’in atfıyla m.204/1 gündeme gelmeyecek, somut olayın özelliklerine göre TCK m.207’nin ve buna bağlı olarak dolandırıcılık suçlarını düzenleyen TCK m.157 veya m.158’in, “içtima” başlıklı TCK m.212 nedeniyle birlikte faile uygulanması gerekecektir.

Belirtmeliyiz ki; yurt dışı çeklerinde karekod aranmaz, yurt içi çeklerinde karekod zorunludur, fakat banka işinde uzman ve basiretli tacir olarak kendisine ibraz edilen çekte bu durumu hemen anlama imkanına sahip iken, böyle bir uzmanlığı olmayan ve kendisine çek verildiğini düşünen, ancak karekodu olmayan ve bu nedenle çek sayılmayan belgeden dolayı özel belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının oluşabileceği gözardı edilmemelidir. Belge her ne kadar çek niteliğine sahip değilse de, bankacı olmayan ve çek zannı ile belgeyi alan, bu şekilde esaslı hataya düşürülen, bu çeki kullandığı takdirde TCK m.30/1 kapsamında kastı kaldıran hata, yani esaslı hata halinden yararlanacak olan fail, kendisine verilen ve çek niteliği taşımayan belgeden dolayı aldatıldığından, ilk bakışta da çek zannederek alacağını içeren belgeyi aldığından, çekin zorunlu unsuru olan karekodu taşımayan belgenin resmi belge niteliğinde olmadığı kabul edilecek, fakat özel belge niteliği devam ettiğinden, bu sahte belgeyi kullanan ve mağdura veren yönünden özel belgede sahtecilik ve buna bağlı olarak TCK m.212 nedeniyle basit veya nitelikli dolandırıcılık suçu oluşacaktır.


[1] TTK m.780/1’e göre; “Çek; a) Senet metninde “çek” kelimesini ve eğer senet Türkçe’den başka bir dille yazılmış ise o dilde “çek” karşılığı olarak kullanılan kelimeyi, b) Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi, c) Ödeyecek kişinin, “muhatabın” ticaret unvanını, d) Ödeme yerini, e) Düzenlenme tarihini ve yerini, f) Düzenleyenin imzasını, g) (Ek: 15/7/2016-6728/70 md.) Banka tarafından verilen seri numarasını, h) (Ek: 15/7/2016-6728/70 md.) Karekodu, içerir”.